Oyun çocuk için tüm duyu organlarının aktif olarak uyarıldığı bir süreçtir. Bu nedenle çocuk hayatına dair en kalıcı deneyimleri oyun yoluyla edinir. Bir çocuğun öğrenmesinde yalnızca gözlem yeterli değildir, aynı zamanda çocuğun gözlemlediklerini oyun yoluyla yeniden deneyimlemesi gerekir. Bununla birlikte oyun yalnızca çocuğun bilişsel gelişimi için değil, duygusal gelişimi için de oldukça önemlidir. Çocuklar hissettikleri tüm duyguları oyun yoluyla dışa vururlar. Bazen yaşadıkları kötü bir anı hakkında konuşmak onlara zor gelebilir ancak oyun yoluyla hissettikleri kaygı, korku ya da öfkeyi özgürce dışa vururlar. Bu bağlamda oyun çocuk için ruhsal açıdan iyileştirici niteliktedir. Ayrıca hayata dair en önemli savunma kalkanımız olan güvenli bağlanmanın gerçekleşmesinde de oyunun rolü büyüktür. Bir annenin çocuğunu içten içe sevmesi yeterli değildir, bunu somut olarak çocuğuna göstermesi ve hissettirmesi gerekir. Oyun esnasında çocukla anda kalmak, hissettiği tüm duygulara eşlik etmek, çocuk ve evebeyn arasındaki duygusal bağı güçlendirir. Her çocuk anne ve babasıyla oyun oynamayı arzular. Aslında oyun çocuğun evebeyni ile bir ilişki kurma biçimidir. Ancak anne ve babanın çocuğu tek başına oyun oynamaya da teşvik etmesi oldukça önemlidir. Oyun sayesinde çocuk başkalarından bağımsız olarak yeni fikirler üretmeyi, yaşadığı problemleri çözmeye yönelik hipotezler geliştirmeyi, kısacası deneme ve yanılma yoluyla problemlerle baş etmeyi öğrenecektir. Çocuğu tek başına oyun oynamaya teşvik etmek bu becerileri kazanması için oldukça önemlidir.
Gelişimsel olarak çocuk tek başına oyun kurmaya en erken 3 yaş ve sonrasında başlar. Daha erken yıllarda ise; çocuk oyun esnasında evebeynin kendisine eşlik etmesine ihtiyaç duyar. Bu durumun temel nedeni henüz çocuğun bağımsız şekilde oyun oynayacak bilişsel gelişim düzeyinde olmamasıdır. Serbest oyun kurma becerisi için çocuğun sembolik oyun dönemine erişmiş olması gerekir. Sembolik oyun dönemi 2 yaş dönemi ile başlamakla birlikte en nitelikli halini 3;5 yaş itibari ile kazanmaya başlar.
Aşağıdaki örnekte olduğu gibi evebeyn sorular yönelterek ve tercihi çocuğa bırakarak, ona kendi oyununu yönetme fırsatı sunmalıdır.
Bir Diyalog Örneği
Hadi gel, arabalarını ard arda dizelim mi?
Mavi arabanın yanına hangi renk araba koymak istersin?
Arabaları nereye götürelim? Hayvanat Bahçesine mi yoksa oyun parkına mı?
Çocuklar dikkat süreleri uzadıkça ve hayal dünyaları geliştikçe, tek başına oyun kurmaya hazır hale gelirler. Evebeyn birlikte oyun oynadıkları zamanlarda çocuğa tercih hakkı vererek, yeni fikirler üretmeye teşvik ederek, aktifleşmesini sağlamalıdır.
Ancak bazen evebeynler oyunda gereğinden fazla liderlik rolü üstlenerek, çocuğa kendi oyunuyla ilgili tercihde bulunma hakkı sunmazlar. Sürekli anne ve baba liderliği altında oyun oynamak çocuklarda tek başına karar verme, problemlerini bağımsız şekilde çözme gibi özelliklerin gelişememesine neden olur. Ayrıca bu tutum çocuklarda evebeyn bağımlılığını da beraberinde getirebilir. Bu şartlar altında ise çocuk tek başına oyun oynamakta güçlük geçer. Çocuk oyun esnasında karşılaştığı en ufak bir krizde olumsuz duygularını kontrol etmekte, sabrederek çözüm yolları bulmakta zorlanır. Bu nedenle anne ve babasının her zaman kendisine eşlik etmesini bekler. Tek başına oyun oynama becerisi çocuğun anne ve babasından ayrışmış olduğunun ve bir birey olma yolunda ilerlediğinin bir göstergesidir. Bu bağlamda evebeynin temel görevi, oyun içinde çocuğu karar verme ve kendini yeni fikirler üretme konusunda desteklemektir.
Çocuklar 2;5 yaş itibari ile adım adım oyun içinde bağımsızlaşmaya başlarlar. Daha erken yıllarda ise çoğunlukla ailelelerinin yönlendirmesiyle oyunlarını sürdürebilirler. Tamamen bağımsız oyun oynamaya ise çocuklarda genellikle 3;5 yaş sonrasında gözlemlenmektedir. 2;5 yaş itibari ile çocuklar oyunda liderlik üstlenmeye 3;5 yaş itibari ile ise tek başına oyun oynamaya teşvik edilmelidir.
Ann Pletshtette’ nin de söylediği gibi çocukların erken dönemdeki gelişiminin en büyük destekçisi bakımlarını üstlenmiş kişilerin onlarla oyun oynama biçimidir.