Çoğu çocuk, okula gitmek istemez. Sanıyoruz ki sizlere yeni bir şey söylemiyoruz.
Çocuklar bunu çoğu zaman hasta hissettiklerini söyleyerek, sabahları ayaklarını sürüyerek, okulda talep edilenin asgarisini yaparak (bazen de hiç yapmayarak) ve başlarına iş açmayacak okul kurallarını ihlal ederek gösterirler. Yüksek notları olan öğrenciler bile, hal ve tavırlarıyla, bazen kopya çekerek bir miktar bunu yapar.
Peki bunca isyan neden? Eğitim iyi bir şey değil mi? Çocuklar toplumda iyi olmaları için eğitilmelilerdir. Ancak toplum, çocuklara gereken eğitim ihtiyaçlarını karşılayamamakta kötü bir yere gidiyor. Eğitim alabilen çocuklara yalnızca şımarık nankörler mı diyeceğiz? Öyleyse, zorunlu eğitim alan herkes gibi siz de ben de şımarık nankörleriz. Hepimiz bunları yaptık. Gerçekte, eğitim zorunlu hale geldiğinde de çocuklar ayak sürüyorlardı, hem de bu günden daha az çabalamaları gerekirken.
Evrimsel uyuşmazlık, buna bir açıklama olabilir. Örneğin, çocuklar geceleri yatağa ya da karanlık yerlere de tek başlarına gitmekten çekinirler. Bunun biz insanların avcı-toplayıcı dönemlerinden kalan evrimsel bir miras olduğunu düşünmekteyim. O günlerde, toplumun ve güvenli evlerin inşa edilmediği sıralarda uyuyacağınız yere yalnız gitmek, ölümü ayağınıza çağırmak olurdu. Çocuklarımızın sürekli korktuğu, yatağın altındaki canavarların da gerçekliği vardır. Onlar, geceleri avlanan çakallar, kaplanlar ve diğer yırtıcılardan kalan korkunun mirası. İç güdüler ve korkular, evrimsel olarak atalarımızda geliştiler, hayatta kalmalarını sağladılar ve bizler hala bu mirası taşımaktayız.
Şimdi, bu yaklaşımı eğitimde karşılaştığımız bu probleme uygulamak istiyorum.
Avcı-toplayıcı dönemde çocukların eğitimleri için kullandığımız araçlarla bugün kullanılanlar, birbirlerinin tam zıttı diyebilirim. Avcı-toplayıcı insan, bir insana istemediği bir şeyi zorla yaptırmanın yanlış olduğun düşünürdü ve çocuklar da yetişkinlerle aynı şekilde değerlendirilirdi. Nadiren direkt tavsiyelerde bulunurlardı, çünkü bu bir nevi baskı olarak algılanabilirdi. Onlar, kabiledeki diğer insanların grup ve kendi bekaları için kendi inisiyatifleriyle öğreneceklerini çünkü böyle yapmanın bilgece olacağını ve herkesin refahına katkıda bulunacağını düşünürlerdi. Binlerce yıl boyunca, insan toplumunun işleyişi böyle oldu. Avcı-toplayıcı yaşam, çokça bireysel inisiyatif ve yaratıcılık gerektiriyordu ve insanların diğerleriyle paylaşacaklarına ve iş birliği yapacaklarına güveniliyordu çünkü insanlar bunu isterdi. Bu toplum tarzında, insanlar özgürce serpilip gelişmenin çocukları, grubun ve o an var olan toplumun gereksinimleri ve etik değerleri çerçevesinde gelişkin yetişkinler haline getireceğini anlamışlardı.
Avcı-toplayıcı dönemimiz boyunca, çocuklar keşfetme ve oynama konusunda tüm gün özgürlerdi ve kendilerini bu yolla eğitiyorlardı. Eğitim, her zaman kendilerince yönlendirildi. Gerçekte, çocukların oyuncu, meraklı ve sosyal olmalarının motivasyonu onların kendilerini eğitme yeteneklerinden gelir. Bu yetenekler, eğitime katkıda bulunması için doğal seçilim yoluyla törpülendi ve geliştirildi.
Yani, ne zaman bir çocuğu bir yere oturtmaya ve öğretmenini dinlemeye, denileni yapmaya zorlarsanız, vücudundaki her kas ve kemik direnecektir. Vücutları bunun yanlış olduğunu, hareketlerini kendilerinin kontrol etmeleri gerektiğini, oyun oynamaları gerektiğini, öğretmenin dediğini değil kendi istediğini yapmasının gerektiğini söyleyecektir. Çünkü, avcı-toplayıcı zamanlarda, kendi eğitim sorumluluklarını üstlenmemiş bir çocuk yanlış yetişmiş olurdu.
Çocuklarımızın kendi kendilerini özgürce oynama, keşfetme ve sosyalleşme yoluyla eğitme içgüdüleri vardır. Ancak, okullarımız bu özgürlükten vazgeçmelerini ve denileni yapmalarını talep ediyor onlardan. Okullar hiçbir zaman tam anlamıyla, teoride bile, iyi işlemedi, çünkü okulu hep direnci tetiklenen çocuk karşısına diktiler.
Peki Evrimsel Uyumsuzluk Hakkında Ne Yapacağız?
Görünüşe göre iki seçeneğimiz var. Ya mevcut eğitim sistemine bağlı kalıp çocuklarımızın iç güdüleriyle kavga edeceğiz, ya da bazılarının delice dediği bir yöntemi, yani avcı-toplayıcı dönemdeki çılgın eğitim tarzını benimseyeceğiz. Bu radikal yaklaşım, biz onlara gereken araçları sağlarken, çocuklarımızın kendilerini eğitmelerine olanak tanıyacak.
Bugün çocukların kendi kendilerini eğitebilecekleri ve eğitimlerine yön verebilecekleri anlayışı pek çoğuna absürt gelmekte çünkü günümüz insanları eğitimin tepeden ve baskıcı olması gerektiğini düşünmekte. Ancak, yukarda öne sürdüğümüz kanıtlar aracılığıyla diyebiliriz ki bu gayet çalışabilen bir yöntem. Çocukların kendilerini eğitebilecekleri oyun ve öğrenme merkezleri oluşturabiliriz. Velilerin de ulaşımına açılabilecek, her yaş grubunun erişebileceği gerekli araçlar ve kaynaklar birçok çocuğa sunulabilir. Ve bizim şu anki okullarımıza hiç benzemeyen bu okullar heyecan ve neşeyle dolar.
Çeviren: Barış İplikci /ilkevin.com.tr
Kaynak: psychologytoday