Öğrenme ve Olgunlaşma: Genel olarak olgunlaşma ve öğrenme ile ilgili öğeler çocuğun ilk dil gelişiminde önemli rol oynarlar. Çocuğun dili akıcı bir şekilde kullanılabilir bir hale gelmesi için belirli bir olgunluk düzeyine gelmesi ve nitelikli bir öğrenme sürecinden geçmesi gerekmektedir.
Sağlık: Konuşma insan bedenindeki ses organları aracılığı ile seslerin oluşturulup çıkarılması olup larenks ve ses telleri aracılığı ile gerçekleşen fonasyon ve ağız yapıları (dil, damak, dudak ve dişler) ile sağlanan artikülasyon olmak üzere iki temel bileşeni vardır. Bu tür fizyolojik koşulların uygun olması dil gelişimi yönünden önemlidir. İşitme algısının normal olması sağlıklı dil gelişimi yönünden önemlidir. Duyma
kusuru olan bebeklerin 4-8 aylar arasında yapılan ses oyunları döneminde normalden ayrıldığı, daha az sessiz harf kullandıkları ve 4-18 aylar içinde ses üretiminde ki yaratıcılığın giderek azaldığı dikkatin, ses oyunlarından işitsel geri alım olmadığı için bebeğin dil gelişiminin aksadığı belirtilmiştir (2). Görsel algılama dil gelişimi için belirleyici olmakta, ciddi görme kaybı olan çocukların dil gelişimleri, görmesi normal olanlara göre daha geç başlamaktadır. Şiddetli ve uzun süren rahatsızlıklar çocuğun konuşmasını olumsuz etkilemekte, gecikmelere neden olmaktadır.
Psikolojik sağlık: Çocuğun psikolojik açıdan sağlıklı bir çevrede büyümemesi, eşler arasındaki sorunlar, kardeşler arası karşılaştırmalar ve çocuğun duygusal ihtiyaçlarının tam olarak doyurulmaması durumunda konuşmada gecikmeler ve bozukluklar görülebilmektedir.
Sosyo-ekonomik durum: Çeşitli araştırmalar yüksek sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerden gelen çocukların fakir ailelere kıyasla cümle uzunluğu, soru sayısı, kelime haznesi bakımından daha ilerde olduklarını göstermiştir. Çocuğun yaşıtlarının da bulunduğu oyun ve eğitim gruplarına katılımı, kitap okuma, gezip görme ve düşüncelerini söylemeyi teşvik yönünde sağlanan fırsatların sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik durumu iyi olan ailelerde daha fazla olması bu ailelerde yetişen çocukların daha erken ve düzgün konuşması ile ilişkilendirilmiştir.
Konuşmaya teşvik: Dil kazanımı temelde aynı sırayı izlese de, bu gelişimin hızı sosyal çevreden etkilenmektedir. Erişkinlerin bebekle erken dönemde kurdukları sözel iletişim bebeğin anadilinin öğrenmesinin temelini oluşturur. Çevre ve özellikle anne tarafın çocuğa sunulan sözel uyaran zenginliğinin dil gelişimini olumlu etkileyeceği bildirilmektedir. Kendileri ile konuşulan ve ilgi gösteren çocuklar konuşma için cesaretlendirilirler. Ebeveynler doğduklarından itibaren bebekle konuşarak bebeği, dil kapasitesinin ortaya çıkması için uyarmalıdırlar. Okul öncesi çocuğa kitap okunduğunda, TV izlemesine izin verildiğinde ve oyun gruplarına sokulduklarında konuşmak için daha çok cesaretlenmekte ve bu becerileri daha fazla artmaktadır. Bireysel farklılıklar ve cinsiyet: Her çocuğun konuşma ile ilgili kapasitesi diğerlerinden farklıdır. 12 aylık dönemde hemen hemen tüm çocuklar ilk sözcüklerini söylerler. Ancak, bu çok değişken olabilir; kimileri bunu sekizinci ayda gerçekleştirirken, kimileri de 18 aylık döneme kadar bunu gerçekleştirememiş olabilir. Dili kullanmayı öğrenmek dereceli bir süreçtir. Aynı ailedeki çocukların konuşmayı öğrenme süreleri farklı olabilir. Yapılan bazı araştırmalara göre kız çocukları, erkek çocuklarına göre konuşma miktarı, kelime çeşidi ve kullanılan gramer kurallarını öğrenmeyi daha erken kazanabilmektedirler.
Aile bebek ilişkileri: Bakım evlerinde büyüyen çocuklar aile içerisinde büyüyen çocuklara oranla daha çok ağlarlar. Ancak daha az hecelerler. Ailedeki kişilerin arasındaki ilişkiler ve ailenin bebekle iyi ilişkileri dil gelişiminde önemli bir etkendir. Zihinsel özrü olan annelerin bebeklerinin, dil gelişimi yönünden risk altında olduğu hipotezi ile bu grup erken dönemde ev eğitim programları ile desteklenmiş, anne-bebek ile etkileşiminin artırılmasının dil gelişimine olumlu etkilediği belirtilmiştir.
Zeka: Yapılan çeşitli araştırmalar dil yeteneği ile zeka arasında olumlu doğrusal bir ilişki olduğunu göstermektedir. Erken konuşan çocukların zeka gelişimlerinin diğerlerine oranla daha üstün olduğu ileri sürülmektedir.
Oyun: Okul öncesi dönemdeki çocuğa sözcükler veya kavramlar öğretileceği zaman oyun içerisinde öğretilmelidir. Oyun çocuğun duygusal, bedensel, psikomotor gelişimini etkilerken aynı zamanda dil ve mantık gelişimini de etkilemektedir. Oyun sırasında arkadaşlarından ya da yetişkinlerden fark etmeden yeni sözcükleri, nesneleri ve bunların işlevlerini, kavramları öğrenir.
İki dillilik: İki ayrı dilin konuşulduğu ortamlarda yaşayan ya da iki dil öğrenmek zorunda kalan çocuklar başlangıçta tek dili öğrenen çocuklara göre daha yavaş bir gelişim gösterirler. Küçük çocukların yabancı dilin ses ve duyuş özelliklerine karşı keskin bir kulakları olduğu, daha ileri yaşlarda ise bireylerin dil öğrenirken daha çok dil bilgisi, kavram ve anlam üstünde durdukları, bu nedenle ikinci bir dilin öğrenilmesinde küçük çocukların daha üstün oldukları ileri sürülmektedir. Sonuç olarak tüm bebekler dili öğrenmeye öncelikle kullanılan dildeki sesleri öğrenmekle başlarlar. Seslerden hecelere, cümlelere ve dilin tam olarak anlaşılmasına dek süren süreç içerisinde sıra değişmezken, gelişimin hızı tüm bu etmenlerden etkilenmektedir.