“Ekolali” sözcüğü Yunanca “yankı” ya da “tekrarlamak” ve “konuşmak” anlamına gelen kelimelerden türemiştir. Bu dil gelişim bozukluğuna maruz kalanların büyük çoğunluğu otizmli çocuklar olmakla beraber; her otizmli çocuğun ekolali yapma ihtimali varken, her ekolali yapan çocuk otizmlidir gibi açıklamalar kabul edilmemektedir. Bunun yanında Tourette ve Rubinstein sendromlarında da rastlamak mümkündür. Ekolalide bazı kelimeler tekrar edilebildiği gibi cümlenin bir bölümü ya da bir deyim hiç değiştirilmeden de tekrar edilebilir. Ekolali, anında ve gecikmiş ekolali olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkar.
Anında ekolali; tekrarlanan ifade orijinal ifadenin hemen ardından üretilir. Bu şekilde tekrar yapan çocuklar adeta bir duvara çarptırılan top gibi nasıl size geri dönüyorsa, yöneltilen ifade de aynı şekilde iletişim ortağına geri dönmektedir. Eğitimcilerin anında yapılan ekolaliyle baş etmesi daha mümkün olabilmektedir. Çünkü o an çocuğun tekrar etme sebebini tahmin etmeniz çok da zor olmaz.
Gecikmiş ekolali ise; daha önceden duyulmuş olan konuşmaların aradan belli bir zaman geçtikten sonra yinelenmesidir. Bu ekolali türüyle uğraşmak anında ekolaliye göre oldukça zordur. Çocuk o an ortam ve iletişim ortağıyla hiç alakası olmayan bir diyaloğu sürekli tekrar ederek kendini bir kaos içinde bulmaktadır adeta.
Ekolali aslında belirli bir yere kadar istediğimiz bir davranıştır. Çünkü ekolali yapmayan çocuklar konuşmazlar. Çocukların dil beceresini geliştirmek için kullanmalıyız. Fakat kontrolden çıkması halinde eğitimde güçlüklere sebep olabilmektedir (Prof. Dr. Binyamin Birkan, 2018). Müdahaleye başlamadan önce yapılan tekrarın kesinlikle işlevi tespit edilmelidir. Bunun için sağlam bir değerlendirme yapmak gerekir. Bu ilerde eğitimcinin de ailenin daha da ötesi çocuğun da işini kolaylaştırmaktadır. Bu değerlendirmeden sonra uymamız gereken bazı kurallar vardır ki bunlar:
Çocuk tekrarı dikkat çekmek amacıyla sergiliyorsa, bunu duymazdan gelmelisiniz. Aksi bir durumda çocuk ilgi duyulduğunu düşünerek pekiştirilmiş olunur. Bu da davranışın sıklığına sebep olur.
İfadeyi anlamak amacıyla yaptığı durumlarda buna bir müddet müsamaha gösterebilir ve yönergenizi tekrar edebilirsiniz. Devam etmesi halinde bu işlevini otomatik olarak yitirir ve başka bir şekilde müdahale söz konusu olur.
İletişimi sürdürmek amacıyla yapıyorsa; daha önce ilgi ve ihtiyaçlarını tespit eden eğitimci, eline özelliklerine uygun materyal alarak doğru bir şekilde model olup talep etmesini sağlamalıdır.
Örnek:
- Öğretmen: (Araba materyalini göstererek)
- Öğrenci: ‘Araba’ diye bağırır.
- Öğretmen: ‘Araba istiyorum’ der.
- Öğrenci: ‘Araba istiyorum’ şeklinde tekrar yapar.
Böylelikle ekolaliyi amacına uygun bir şekilde kullanmış oluruz. Bir süre sonra çocuğa araba gösterildiğinde araba istiyorum veya araba verir misin? Yönergesiyle model olunmuşsa o şekilde diyerek talepte bulunacaktır. Bunun gibi yüzlerce örnek düşünülüp ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda kullanarak ekolali minimum seviyeye ya da tamamen ortadan kalkma seviyesine getirilebilir.
Çocuğun tekrarını daha da arttıracak işlevsiz ve bağlam dışı kelimelerden yönergelerimizi arındırmamız oldukça önemlidir. Unutmamalıyız ki çocuğa söylenebilecek her söz, sergilenecek her tavır kendisi tarafından aynı şekilde tekrar edilecektir.
Örnek:
Çocuğuyla beraber oturan bir annenin bulunduğu görsel üzerine konuşuluyor.
- Öğretmen: Ne yapıyor?
- Öğrenci: Baba
- Öğretmen: (Dikkat ediniz ‘hayır burada baba yok’ demiyor.) ‘Evet babası yok’ der.
- Öğrenci: Anne der.
- Öğretmen: ‘Annesi var’ der.
- Öğrenci: Yine baba diyerek ekolali yapar.
- Öğretmen: ‘Bu çocuk’ der.
Örnekte gördüğünüz gibi, öğretmen öğrencinin tekrarını arttıracak bağlam dışı kelimelerden uzaklaştırıp, görselde olan kişilere yöneltmektedir.
Hadi, söyle, de, gibi uyarıcı kelimelerin ekolalisi olan çocuğa yöneltilmesi tekrarına kelime katarak bozuk cümle yapıları kurmasına sebep olacaktır. Köpek görselini göstererek ‘hav hav’ de şeklinde bir yönergenin yerine ‘köpekler hav hav der’ şeklinde bir yönergenin kullanması daha anlamlı ve işlevsel olacaktır.
Yakın çevremizde vardır hepimizin; Hadi anne de oğlum, Hadi kedi de kızım… Bunlara maruz kaldığı her dakika ekolali daha da içinden çıkılmaz bir hal alıp çocuğu bir kaosun içine sürüklersiniz. Burada bizim amacımız krizi fırsata çevirmek. En nihayetinde bir konuşma bozukluğu var ortada. Karşıdan gelen topu göğsümüzde yumuşatmamız elbette bizim elimizde. Aksi halde çocuk kendisinin anlaşılmadığını düşünür ve bu problem davranışlara davetiye çıkarır.
UNUTMAYALIM Kİ! BİZ ÖZEL ÇOCUKLARIMIZIN ANNESİ, BABASI, ÖĞRETMENİ, DOKTORU, AVUKATIYIZ. BİZ İYİ OLDUĞUMUZ KADAR ONLAR İYİ OLACAKTIR.
Mesut Çoruh
Özel Eğitim Öğretmeni