Baba Nazmi Aşkın, henüz 40 günlükten havale geçiren ve west sendromu teşhisi konulan 24 yaşındaki oğlu Caner’i kamplarda ve yarışlarda bir dakika dahi yalnız bırakmıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyespor adına yarışan ve kulübünün Cebeci’deki tesislerinde kalan Caner, babasının refakatinde başarı kovalıyor.
Baba Nazmi Aşkın, Caner’in tüm ihtiyaçlarını büyük bir özveriyle yerine getiriyor. Caner’in yemesine yardımcı olan Aşkın, antrenmanlara ve yarışlara hazırlanması için oğluna destek veriyor.
Oğlunun sağlıklı bir şekilde doğduğunu belirten Aşkın, “Caner, 40 günlükken soğuk havale geçirdi. Dışarı çıkmadan önce kendisini seveyim derken kolu titremeye başladı. En yakın hastaneye götürdük. Doktor havale geçirdiğini söyledi. Teşhis west sendromu olarak konuldu.” diye konuştu.
Matbaa sektöründe çalıştığını ve erken emekli olduğunu vurgulayan Aşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Erken emekli olduğum için Caner ile ilgilenebildim. Ülkemizde genel olarak engellilerin yükü annelerin üzerinde, babalar çalışıyor. Emekli olduktan sonra aynı iş yerinde devam ettim. Hanıma zor geliyordu, çocuk büyüdü. Kaldırması, havuza indirmesi, banyo yapması zor oluyordu. İstifa ettim. Bundan sonra ‘Caner ile haşır neşir olacağım’ dedim.”
“Hiç yorulmadım”
Geçen yıl kalp krizi geçiren Nazmi Aşkın, Caner’in yüzmeden uzak kalmasından dolayı çok sıkıntılı bir süreç yaşadığını dile getirdi.
Yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle Caner’in havuza giremediğini anlatan Aşkın, “İnanın bu ortamı ve çocukları özledim. Ben de artık buranın bir parçasıyım.” değerlendirmesinde bulundu.
Oğlunu ilkokuldan itibaren yalnız bırakmayan baba Aşkın, “Okulda zaman zaman kendisini bırakabiliyordum. Teneffüslerde yanında oluyordum, yemeğini yediriyordum.” ifadelerini kullandı.
Caner’in başarısı için büyük bir özverinin gerektiğine dikkati çeken Aşkın, “Hiç yorulmadım. Ne hanım ne ben bir kez ‘ah’ dediğimizi bilmiyorum. Özveri olacak. Bir düğüne beraber gidemiyoruz. Onun tarafı olursa o gidiyor, benim tarafım olursa ben gidiyorum. Beraber bir düğüne gitmemiz çok nadir.” diye konuştu.
Kendisinin hep kilolu olduğunu vurgulayan Aşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kalp krizinden sonra devamlı hareket halindeyim. Yorulduğumu bilmiyorum. Buradaki sohbet bana yetiyor. Kamptaki sporcuların çoğu bana ‘baba’ der. ‘Nazmi ağabey’ diyen var. Dede adayı olduğum için ‘dede’ diyen de var. Bu lakabı çok sevdim.”
Yedi gün 24 saat oğlunu yalnız bırakmıyor
Oğlunun şu an 24 yaşında olduğunu kaydeden Aşkın, şunları söyledi:
“Caner, aşağı yukarı 15 senedir yüzmeyle ilgileniyor. Son beş senedir de profesyonel yüzüyor. Rehabilite amaçlı geliyorduk. Avrupa barajını geçince milli takım seçmelerine alındı. Akabinde dereceler yaptı. Çalışmalarımız yedi gün 24 saat sürüyor. Sabahları erken antrenmanlara geliyoruz. Şampiyonluklar gelmeye başladıkça Caner, havuzu daha çok sevmeye başladı.”
Yüzmenin Caner’e çok fayda sağladığını anlatan Aşkın, “İlaçlarını tamamen kestik. Caner, yüzmeye başlamadan önce saksıda bir çiçek gibiydi. Yemek verirsek yer, su verirsek içerdi. Havuza başladıktan sonra dizlerinin üstünde yürüyor. Caner’de denge bozukluğu var. Atellerini taktığımda kolundan tutup yürütüyorum. Okula da hep böyle götürdüm. Caner, kalem veya kaşık tutamıyor. Yemeğini yiyemiyor, ben yediriyorum. Havuz Caner’e iyi geldi. 15 sene önceki Caner’le şimdiki Caner arasıda dağlar kadar fark var.” diye konuştu.
Caner ile kamplarda kaldığını vurgulayan Aşkın, “Kamplar çok güzel geçiyor. Caner ile yedi gün 24 saat beraberiz. Cumartesi ve pazar için eve gidiyoruz. Pazartesi kampa geliyoruz. Cebeci kampında imkan çok. Anneyi tabii özlüyor. Hafta sonu geldi mi anneye sipariş vermeye başlıyor. En çok yaprak sarmayı seviyor, annesi de elinden geldikçe hazırlıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Kamplarda antrenmanlar için sabah erken kalktıklarını belirten Aşkın, “Ben de sporcu disiplini içinde gidiyorum. Burada çok rahatım. Bana uzaktan bakanlar ‘bu adam zahmet çekiyor’ der ama çok mutluyum. Caner, 2004’te yoğun bakımda yattı, üç gün ‘Allahım sadece nefesini bana bağışla’ diye dua ettim. Ne ben ne hanım ‘ah’ demedik. Üzülürsen, ağlarsan olmuyor. İlk zamanlar hanımla balkona çıkar ağlardık. Her doktora gittik. Çare değilmiş. Üzülecek bir şey yok. Şimdi Caner ile seviniyorum, Türkiye şampiyonu oldu. Milli de olacak. Milli formayı giydiğinde ben de refakatçi olarak gideceğim, çok büyük bir gurur.” şeklinde görüşlerini aktardı.
Yarışlarda yerinde duramadığını anlatan Aşkın, “Bazen ‘ayıp oluyor mu’ diye düşünüyorum ama ne yapayım, oğlum yüzüyor. Tribünde bir sağa bir sola koşuyorum. ‘İyi ki kalp krizi geçirmişim’ diyorum. Eskiden eğilip kalkarken zorlanıyordum. Damarlar açılınca daha rahatım.” ifadelerini kullandı.
Kendisi gibi başkalarının da çocukları için gayret gösterdiğini anlatan Aşkın, “Nil kızımız var. Annesi Ümit Hanım aynı şekilde hep yanında. Koşturmaca koşturmaca ama çocuklarımızın başarısıyla bunun meyvesini alıyoruz.” diye konuştu.
Caner’in serbest ve sırt üstü yüzdüğünü belirten Aşkın, “Caner sol kolunu atıyor, sağ kolunu yarım atıyor. Yüzerken iki ayağını kullanıyor.” dedi.
Oğlunun uluslararası yarışlarda Türkiye’yi temsil etmesi için mayıs ayında beş değişik ülkede gerçekleştirilecek ölçümlerde yer alması gerektiğini anlatan Aşkın, “Bu ölçümleri geçerse Caner güzel işler yapacak. Ondan sonra dünya şampiyonalarına ve olimpiyatlara hazırlanacağız.” değerlendirmesinde bulundu.
Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti
Nazmi Aşkın, oğlunun Galatasaraylı olduğunu kendisinin ise Fenerbahçe’yi tuttuğunu ve aralarında tatlı bir rekabetin yaşandığını söyledi.
Caner’in klasik müziği de çok sevdiğini vurgulayan Aşkın, “Bunun yanında Kani Karaca ve Ahmet Özhan’ı da çok sever. Evde Galatasaray-Fenerbahçe rekabeti var. Fenerbahçe kötü gittiği zaman Caner’e yalvarıyorum, duaları tutar. Galatasaray ‘şampiyon olamaz’ diyor.” yorumunu yaptı.
Aile olarak Caner’i hiç ihmal etmediklerine dikkati çeken Nazmi Aşkın, “Ablası Avusturya Lisesi’nde okuyordu. Çok başarılıydı. Okulun müdürü kızımızın Viyana Üniversitesi’nde okuması için bizden izin istedi. Bütün masrafları Avusturya Hükümeti karşılayacaktı. Kızım kabul etmedi, kardeşini bırakmadı. Boğaziçi Üniversitesi’ni kazanma konusunda söz verdi ve başardı.” diye konuştu.
“Sadece yürümesini isterdim”
Caner’in mutluluğu için her şeyi yapan baba Aşkın, sözlerini şöyle tamamladı:
“Sabancı’nın ‘oğluma bir ayakkabı alamadım’ diye bir sözü vardı. Ben Caner’in yürümesini isterdim. Sadece yürümesini isterdim, koşmasını değil. Zaman zaman dengesini sağlamak için atellerini takıp kolundan tutuyorum. Beraber yürüyoruz. Boyumu geçiyor, gururlanıyorum.”
Muhabir: Ercan Doğan
Fotoğraflar: AA/Muhammed Enes Yıldırım