Konuşma Engelliler
Sosyal bir varlık olan insan, hayatının çok büyük bir kısmını diğer insanlarla birlikte geçirmek durumundadır. Birlikte bulunduğu insanlarla duygu, düşünce ve istemlerini aktarmak ve işbirliği içerisinde bilgi alışverişi, paylaşımı yaparken içinde bulunduğu toplumun kullandığı geleneksel sesli sembolleri kullanması gerekir. Yapılan bir araştırmaya göre uyku saatleri dışında kalan sürenin yaklaşık % 75 i sözlü iletişimle geçmektedir. Sözlü iletişimle geçen %75 in %30 u konuşarak, %45 i ise dinleyerek geçmektedir. Yeryüzündeki toplumların tamamına yakınında kullanılan iletişim şekli konuşmadır. Kişi sözel iletişimini herkesin uygun gördüğü bir tonda, akıcılıkta, frekansta ve seste sunamadığında bir takım tepkilerle karşılaşır. Kişi konuşurken ne anlattığından ziyade nasıl konuştuğuna dikkat edilirse, konuşma hoş olmayan bir hal almışsa buna bozuk konuşma, farklı konuşma, kötü konuşma, kekeme… denir. Konuşma toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası olan iletişimin en önemli öğelerinden birisidir. İnsanlar konuşarak duygu ve düşüncelerini birbirleriyle paylaşabilir, birbirlerini anlayabilirler. İletişim bir organizmanın ürettiği, organizmalar için anlamlı olan ve böylelikle anlam davranışlarını etkileyen sinyallerden oluşur. Konuşma ise kişinin kendisi ve çevresiyle dengeli ilişki kurma ve sürdürmesine yarayan geleneksel sesli sembollerin kullanıldığı bir iletişim sistemidir. Günlük yaşamın önemli bir iletişim aracı olan ve sürekli kullanımı sayesinde konuşma son derece karışık fikirlerimizin bile anlaşılmasında çok etkili bir iletişim sistemi olarak gelişmiştir. İnsanın yaşantısını sürdürebilmesi, çevresiyle ilişki kurabilmesi için dil yolu ile kurduğu iletişim son derece önemlidir. Dil, insanların birbirleri ile iletişim kurabilmeleri için seslere, sözcüklere, beden devinimlerine ve başka sembollere yüklenmesidir. İnsanlık tarihinin en büyük buluşlarından biri olan konuşma, dilin sözlü anlatımı olup, kişinin kendisi ve çevresiyle dengeli ilişki kurma ve sürdürmesine yarayan, geleneksel sesli sembollerin yer aldığı tüm bedensel tepkiye dayanan bir iletişim dizgesi olarak tanımlanmaktadır.
A- Konuşmanın Önemi
İnsanın önemli bir dereceye kadar uygarlaşması, insanın yaşantıları paylaşma, fikirlerini değiştirmeye, bilgiyi bir kuşaktan diğerine aktarma yeteneği sayesinde geliştiği için konuşma çok önemlidir. Konuşma olmadan uygarlığın olmayacağı bir gerçektir. En ilkel toplumlarda bile insanlar birlikte yaşadıkları için birbirleriyle konuşarak anlaşırlar. Ancak bu yolla duygu ve düşüncelerini birbirlerine aktarabilirler ve birbirlerini anlayabilirler. Konuşma insanları hayvanlardan ayıran birkaç yetenekten biridir ve düşünme yetisi ile yakından ilgilidir. Konuşma doğuştan getirilmeyen sonradan öğrenilen bir beceri olduğu için öğrenmeyi etkileyen etmenler konuşmanın öğrenilmesini de etkiler. Konuşmaya uygun olan bir ortalama ve iyi konuşma örneğine sahip olan çocukların konuşmaları daha düzgün olabilir. Öğrenmeyi güçleştiren, gelişmeye ket vuran etmenler de konuşma gelişimine olumsuz etkide bulunur. Konuşmanın öğrenilmesi bir anda sonuçlanan, duruk bir öğrenme olmayıp zamana bağlıdır ve gelişimsel bir özellik gösterir. Her çocuk önce anne-babasının ve yakın çevresinin konuştuğu dili öğrenir. İnsanların iyi ilişkiler kurup işbirliği içinde yaşadıkları, iletişime çok yer verdikleri bir çevrede çocuk; konuşmayı daha çabuk kazanabilmektedir. Özellikle ailedeki kişiler iyi, açık, rahat konuşuyor ve iyi dinleyici iseler çocuk bundan yararlanır. Konuşma için özel tek bir organ yoktur. Konuşma birçok organın birlikte, eşgüdüm içinde çalışması ile oluşan bir iletişim biçimidir ve zamanla otomatik duruma gelir. İnsanın sonradan kazandığı, öğrendiği bir beceridir. Bu öğrenme genellikle taklit yoluyla olur. Bu nedenle çocuk önce en yakınında bulunan ve onunla en çok ilgilenen yetişkinlerin dilini konuşmayı öğrenir. Bu yetişkin kişi ise genellikle annedir. Bu nedenledir ki herhangi bir kişinin dilini öğrenmek istediğimizde – ana diliniz nedir? Sorusundaki ana sözcüğü bu durumdan kaynaklanmaktadır. Yaşamında önemli bir yer tutan ve doğal bir süreç olan konuşmanın bozuk olması çeşitli nedenlerle bireye büyük sorunlar yaşatabilmektedir. Bu sorunlar dizgesinde kendisinden başlayıp anne, baba, yakın çevre ve öğretmeni de içine alan bir rahatsızlık yumağı oluşur. Konuşmasında herhangi bir bozukluk olan bir kişi, çocukluğundan başlayarak çevre ve kendisiyle ilişkisinde kendini anlama ve kendine bir yer edinmede konuşmasından kaynaklanan çeşitli engelleri aşabilmek için büyük bir uğraş, bir savaş vermek zorunda kalacaktır. Engelli konuşma kişinin gerek aile içi gerekse dışındaki yaşantısında büyük güçlüklere neden olur. Bu güçlükler çeşitli uyum sorunlarına dönüşebileceği gibi, eğitim ve öğrenimi aksatıcı, engelleyici, hatta tıkayıcı bir nitelikte oluşturabilecektir.
B- Konuşma Bozukluğu Nedir?
Konuşma bozukluğu denilince ilk akla gelen gerek konuşmanın akıcılığının bozulması, gerekse de bazen konuşmaya eşlik eden uygunsuz vücut devinimlerinin yer alması sonucunda dinleyenlerin, ne konuşulduğu ile ilgili olmayıp, nasıl konuşulduğuna dikkat çekmesi açısından kekemelik olmaktadır. Ancak konuşma bozuklukları dilin sesli sembolleri, artikülasyon, ses ve işitme olmak üzere geniş bir alanı kapsar. Kimi çocuğun istendik bir konuşma yapamamasının nedeni, konuşmaya karşı bir isteğin ve hazırlığın olmamasından kaynaklanabilir. Kimi çocukta işitme yoluyla ilk karşılaştığı kelimeler onda geçici bir anlam kazanana kadar iz bırakmayabilir. Bir iç lisan hazırlığı olmadığında da, onda karşılıklı anlaşmayı gerektirecek bir anlatım yeteneği gelişmez. Bunun için anlamlı bir konuşma dili kazanması ancak sağlam bir merkezi sinir sistemine sahip olmakla mümkündür. Kimi çocuğun anlaşılmaz bir konuşma sergilemesinin temelinde dil, dudaklar, çene, damak ve çevresel sinirlerin zayıf ya da fonksiyonlarını yerine getirememesi rol oynayabilir. Sonuçta böylesi çocuğun sesi doğru çıkarması ve anlamlı iletişim kurması olanaksız olmaktadır. Ayrıca istendik bir konuşmanın sergilenememesinin önemli nedenlerinden birisi de çocuğun işitme organında sorunun olmasıdır. Konuşma bozukluğu, organik ya da görevsel nedenlerle konuşmanın anlaşılmasını güçleştirecek biçimde değişkenlik göstermesi durumudur. Eğer bir konuşma hoş olmayan sesle veya yaşına uygun olmayan, anlaşılmayan bir şekilde yapılır; dolayısıyla normalden çok farklılık gösterir ve dikkati konuşana çeker ise genellikle engelli konuşma olarak kabul edilir. Konuşma, diğer insanların konuşmalarından dikkati çekecek kadar sapma gösterdiği, iletişimi karıştırdığı ve konuşanda uyumsuzluk yarattığı zaman engellidir şeklinde de tanımlanabilir. Bir diğer tanım, çocuğun konuşması, dinleyenlerin dikkatini ne söylediğine olduğu kadar daha çok nasıl söylediğine çektiği zaman engellidir. Bu tanımlardan sonda konuşma bozukluğunu şu şekilde yapmak mümkündür; Konuşma bozukluğu, konuşmanın akışında, ritminde, tizliğinde, vurgularında, ses birimlerinin bireyin/ çocuğun konuşma engelli olarak kabul edilmesi için, aşağıdaki durumlardan birinde sorun yaşanması demektir. Bunlar;
Konuşmanın anlaşılır şekilde olmaması,
Konuşmanın duyulmasında yetersizlik olması,
Sesin bozuk ve tırmalayıcı olması,
Sesin çıkarılmasının, ritminin ve vurgularının bozuk olması,
Dil yönünden kelime dağarcığı ve gramer yetersizliklerinin olması,
Konuşmanın bireyin yaşına ve fiziksel yapısına uygunsuzluğu,
görüldüğü gibi, konuşma bozukluğu sadece kekemelik (ritim) ile sınırlı olmayıp iletişim ile ilgili geniş bir alanı kapsamaktadır. Bunun için her konuşma bozukluğu hakkında ayrı ayrı bilgi edinip sorunun çeşidine göre eğitim ve sağaltım yöntemleri uygulamak gerekir. Bu nedenle konuşma bozukluklarından artikülasyon bozukluğu, gecikmiş konuşma, kekemelik ve diğer konuşma engelleri (yabancı dil ve bölgesel konuşma ayrılıkları, damak ve dudak yarıklığı, beyin engeli, afazi, dizartri ve disleksi) ile ilgili temel bilgilerin ve sağaltım etkinliklerin ele alınması uygun görülmektedir.
İlk önce artikülasyon bozukluğu ile teşhis ve sağaltım yöntemleri ile bu konuda anne-baba ve öğretmenlere ne gibi görevler düştüğü açıklandıktan sonra diğer önemli konuşma bozuklukları incelenecektir.
C – Artikülasyon (Eklemleme) Bozukluğu
Artikülasyon, nefesin gırtlaktan çıktıktan sonra yutak, ağız ve burundan oluşan üçüncü küme organlarında (dil, diş, damak, dudak) konuşma dilimizin geleneksel seslerine dönüşüp biçimlenmesidir. Artikülasyon teriminin yanı sıra eklemleme, boğumlama, oynaklanma veya telaffuz etme terimleri de kullanılabilmektedir. Birey, ana dilinin bağımsız ya da bileşik seslerini doğru ve anlaşılır biçimde çıkaramıyor, birbirine gereği gibi ulayamıyor ya da bu seslerin çıkarılması ve ulanmasında onun yaşından beklenenden çok fazla sapma görülüyorsa, onda artikülasyon bozukluğu var demektir. Kısaca artikülasyon bozukluğu; kişinin yaşına ve konuşma gelişimi dönemine uygun olarak konuşmasından beklenen düzgünlüğün ve ses uyumunun olmamasıdır. Sesin uyumsuz çıkması ve kullanımı, yanlış vurgulama, seçmeler ya da düzenlemelerdeki bozukluklar şeklinde olabilir. Ayrıca bazı atlamalar da yapılabilir. Nedeni bilinmeyen işlevsel fonolojik bozuklukların 6 ve 7 yaşındakilerde yaklaşık %2-3 oranında olduğu bilinmektedir. 17 yaşından sonra ise %0.5 e düşer. Artikülasyon bozukluğu, damak ve dudak yarıklığına bağlı konuşma engelleri arasında en yaygın olanıdır. Yetişkinlerde de görülebileceği gibi çoğunlukla ilkokul çağı çocuklarında görülmektedir. En yaygın ilköğretimin ilk devresinde (1-2-3 sınıflar) görülür. Erkeklerde kızlara göre daha fazla artikülasyon bozukluğu olduğu görülmektedir. Konuşma üretiminde birbirleri ile ilgili dört süreç vardır. Bunlar;
Solunum (Respirasyon): Konuşma için motive edici gücü sağlar.
Seslenim (Fonasyon): Vokal kasların titreşimi ile seslerin üretilmesidir.
Yankılama (Rezonasyon): Kişinin sesinin niteliğini etkileyen konuşma sesinin farkında önemli rol oynayan bir süreçtir.
Söyleme-Eklemleme (Artikülasyon): Bireysel konuşma seslerinin dil, çene, dudaklar ve yumuşak damağın yardımıyla ses tonu ve nefes akışının çıkarılmasında üretilen ve bu yolla sesin yankılanmasını da içeren bir süreçtir.
Konuşma seslerinin etkilenmesine göre her artikülasyon bozukluğuna özel bir terim verilmiştir.
Rotasizm (r sesi bozukluğu)
Sigmatizm (s ve z sesi bozukluğu)
Gamatizm (g sesi bozukluğu)
Kapasizm (k sesi bozukluğu)
A- Artikülasyon Bozukluğu Türleri
Artikülasyon bozukluğu çocuklarda dört değişik türde görülür.
- Sesin düşürülmesi veya atlanması (omissions)
- Ses eklemesi (addittions)
- Sesin değiştirilmesi (substitülions)
- Sesin bozulması (disturtions)
1- Sesin düşürülmesi ya da atlanması
Daha çok küçük çocuklarda, yetişkinlerde ise seyrek olarak görülür. Bir sözcüğü oluşturan seslerin tümü çıkarılmadan sözcüğün söylenmeye çalışılması durumunda ortaya ortaya çıkar. Sözcük, sanki o sözcükte o ses yokmuş gibi söylenir.
Saat – sat Araba – arba
Hayvan – ayvan Kapı – apı
Havlu – avlu Hava – ava
2- Ses eklenmesi
Çocukların bir kısmı bazı sözcükleri aslında o sözcükte olmayan başka sesleri ekleyerek söylerler. Genellikle birbiri ardına gelen iki ünsüzün arasına bir ünlü ekleyerek söylemeye çalışırlar (Ancak başka sesler de eklenebilir). Bu sözcük başı, ortası ya da sonunda olabilir.
Tren – tiren Saat – sahat
Recep – irecep Psikoloji – pisikoloji
Spor – sipor
Sık görülen artikülasyon bozukluklarından biridir. Sözcük içinde çıkarılması güç gelen bir ses çocuğa çıkarılması kolay gelen bir sesle değiştirilir. Değiştirmeler bazen sözcüğün başındaki seste, bazen de ortasındaki seslerde olur. Bazen değiştirmeler, sözcük içindeki seslerin yerleri değiştirilerek de yapılabilir.
Para – paya Kamyon – kaymon
Takvim – taklim Köprü – körpü
Yüzük – yüsük Toprak – torpak
4- Sesin bozulması
Bazen bu üç duruma uymayan durumlar da olabilir. Burada sözcük oluşturulurken esas çıkarılması gereken ses, olduğundan başka ses çıkarılarak konuşulur. Bu da konuşmayı engelli hale getirir.
Gelir – gelix – geliy ya da gelüm (x yöresel olarak çıkarılan bir sestir)
Karagöz – kaxgöz – kağagöz
5- Engelin ağırlığı
Artikülasyon bozukluğu bireyden bireye, zamandan zamana, durumdan duruma değişiklik gösterir. Bu nedenle artikülasyon bozukluğunun konuşmayı engelli hale getirişi değişik derecelerde ortaya çıkar. Eğer çocuğun artikülasyon bozukluğu onun konuşmasını anlaşılmaz hale getiriyor, etrafın dikkatini ne söylediğinden çok nasıl söylediğine çekiyorsa bozukluk oldukça ağır demektir. Artikülasyon bozukluğunu ağır hale getiren hususlardan biri konuşma içinde geçen seslerin ne kadar çok artikülasyon bozukluğu halinde kullanılmasıdır. Artikülasyon bozukluğunu ağır bir problem haline getiren hususlardan biri de yaştır. Küçük yaşlarda hoşa giden ses değiştirme yaş ilerledikçe dikkati çeker hale gelir.
B – Artikülasyon Bozukluğunun Nedenleri
1- Yapısal (organik) nedenler Konuşma organlarındaki, özellikle üçüncü küme organlarındaki bir ya da birkaç organik bozukluktan ötürü çocuğun artikülasyonu bozuk olabilir. Dudaklarda en çok görülen yapısal bozukluk üst dudak yarıklığıdır (tavşan dudak). Dudak sesleri olan p, b, m, f, v, sesleri bu durumda bozuk çıkarılabilir. Dudaklar olağandışı ince ya da kalın bir yapıya sahip olabilir. Dişlerin noksanlığı, düzensiz oluşu, çıkış yerleri sesleri bozabilir (ön dişleri dökülmüş çocuklar, takma diş kullananlar). Dişsiz bir ağızda genellikle s, ş, f harfleri iyi çıkmaz. Çenelerimizin yapısı ve devinim yeteneği bazı seslerin çıkarılmasında önemlidir. Örneğin, alt çenenin gereğinden fazla geride olması, ön üst ve alt dişlerin tam üstte çakışır biçimde ya da alt ön dişlerin üst dişlerden daha öne doğru basacak biçimde oturma yapısı göstermesi durumunda artikülasyon bozukluğu ortaya çıkabilir. Alt çenenin aşağı yukarı, sağa sola devinim yeteneği sınırlı olursa artikülasyon olumsuz yönde etkilenebilir. Bunun yanında burun kemiğinin eğri, çatlak ve burun mukozasında et parçasının olması da artikülasyon bozukluğuna neden olan etmenlerden biridir. Dilimizin dil yatağı ya da boşluğuna oranla aşırı büyük ya da küçük bir yapıda olması, dil bağının öne çok uzanmış olması, dil kasları ve sinirlerindeki bozukluklar, dil ucunun olağandışı kütlüğü ve dil yaraları artikülasyonu olumsuz yönde etkiler. Damağın aşırı derecede yüksek ya da düz olması, yumuşak damak diye isimlendirilen kısmın gereken yumuşaklıktan yoksun ya da felçli olması, küçük dilin yarıklığı, küçük dilin olağandışı küçük, dumura uğramış ya da ortadan bir yana fazlaca kaymış olması sesin bozuk çıkmasına neden olabilir.
2- İşlevsel (fonksiyonel) nedenler Konuşma organları sağlam oldukları halde görevlerini yerine getiremedikleri durumlarda görevsel nedenler olduğu düşünülür. İşitme engelli ya da işitme duyarlılığındaki yetersizlik artikülasyonu olumsuz yönde etkilemektedir. İşitme engeli ses alıcısını etkiler. Etkileme derecesi işitme engelinin türü ve derecesine bağlıdır. Artikülasyon bozukluklarında bazı durumlarda zeka geriliği arttıkça özrün derecesi de artar. Öte yandan çocuğun zihinsel düzeyi artikülasyon bozukluğunun düzeltilmesi çalışmaları içinde çok önemlidir. Artikülasyon bozukluklarının bazıları tamamen yanlış öğrenmeye bağlıdır. Evde konuşulan dil, çocuğun konuşma şevkinin kırılması, konuşmanın engellenmesi, konuşmayı pekiştirmeye olanak vermeyen ortam artikülasyon bozukluğuna neden olan etmenlerdir. Bazı durumlarda konuşma bozuklukları duygusal çatışmaya bağlı olarak gelişebilir. Düzeltilmesi en güç olan artikülasyon bozukları duygusal uyumsuzluk ya da çatışmaya bağlı olanlarıdır. Bu gibi olgularda sadece eklemleme düzeltme çalışmaları yapmak pek yarar sağlamayabilir. Bunun yanında eğitsel önlemler ve ruhsal sağaltım çalışmaları da gerekebilir.
Engelin düzeltilmesi
Engelin düzeltilmesinde teşhis (tanılama) ve sağaltım etkinlikleri önemli yer tutar.
Tanılama Tanılamada artikülasyon bozukluğu olan çocuğun hangi seslerde ve artikülasyon engeli türlerinden (düşürme, ekleme, değiştirme, bozma) hangisinde güçlüğü olduğuna karar verebilmek gerekir. Artikülasyon bozukluğunun ağırlık derecesi saptanmalıdır. Artikülasyonu bozuk olan seslerin sözcük içindeki yeri belirlenmelidir. Saptamanın daha doğru eksiksiz, ayrıntılı ve dizgili biçimde yerine getirilmesi için artikülasyon testleri kullanılmaktadır. Artikülasyon testleri; çocuğu konuşturma, okutma, sorulara karşılık verme gibi değişik biçimlerde olabilmektedir. Testlerde hangisinin kullanılacağı çocuğun durumuna bağlı olarak değişir. Okuma biliyorsa okumaya yönelik testler, bilmiyorsa resimli testler kullanılabilir çocukla serbest konuşma yapılarak da saptama yapılabilir.
D – Gecikmiş Konuşma
Konuşma engelleri içerisinde sıkça ortaya çıkan bir engeldir. Çocuk akranları ile kıyaslandığında onlardan önemli derecede konuşmanın akıcılığı, içeriği, anlamı ve kelime dağarcığında bir yetersizlik görülür. Çoğu anne baba aynı yaşta olmasına karşın çocuğunun akranlarından bu açıdan geri olduğunu çok değişik şekilde yorumlar. Aslında gecikmiş konuşma, çocuğun bebeklik döneminde geçirmesi gereken konuşma gelişim aşamalarından birine takılıp kalması veya o aşamalardan birine geri dönüş yapması durumudur. Bu nedenle hem derece hem de tür olarak çok değişiklik gösteren bir konuşma engelidir. Tanı koyarken daha çok gözlem ve çocuğun anne babasından alınacak bilgilerle sorunla ilgili ipucu elde edilmeye çalışılır. Gecikmiş konuşma sorunu yaşayan çocuklarda değişik belirtiler görülür. Bazılarında cümle kurmada güçlük ve gecikmeler olabilir. Duygu ve düşüncelerini sözel olarak aktarma yerine vücut devinimleri ile ortaya koyarlar. Çıkardıkları ses dinleyenler tarafından anlamsız bulunur. İletişim kurarken sözel dil becerilerinden çok işaretler buna ek olarak fırlatma, atma ve vurma şeklinde istenmedik hareketler gündeme gelir. Bunun nedeni çocuğun kendini sözel olarak ifade edememesidir. Sonuçta çocuk çevresiyle uyum sağlamada güçlük çeker. Akran grupları çocuğu dışlar, onu oyundan, dersten ve sosyal ortamdan soyutlarlar. Konuşma engeline ek olarak uyum sorunu yaşayan duruma düşer. Ancak gecikmiş konuşma sürecinde olan her çocukta bu belirti ve durumların hepsi birlikte olmayabilir. Belirtilerin sıklığı ve sürekliliği göz önünde tutularak tanı koymaya çalışılması en uygun yoldur.
1- Gecikmiş Konuşmanın Nedenleri
Gecikmiş konuşma değişik nedenlere bağlı olan bir konuşma engelidir. Bu sorunla ilgili olarak çocuğu incelerken göz önünde bulundurulması gereken etmenler şu şekilde sıralanabilir;
Zeka geriliği Zeka ile konuşma becerisi arasında bir ilişkinin var olduğu kabul edilmektedir. Zeka düzeyi azaldıkça çocuğun dil ve konuşma gelişiminin yavaşladığı görülmektedir. Ancak, her gecikmiş konuşma sorunu yaşayan çocuğa da zihinsel gerilik tanısı konulamaz. Çünkü konuşmayı etkileyen pek çok etmen vardır. Bunlardan biri zeka olmaktadır. Zeka geriliğini oluşturan nedenlerin bir çoğu konuşma gelişimini engelleyen nedenlerdir. Bu bakımdan gecikmiş konuşma engelinin nedenini araştırırken, çocuğun zihinsel durumunu da incelemek gerekir. Zeka testlerinin çoğu sözel olduğundan çocuğun zeka seviyesi düşük çıkabilir. İşte bunu önlemek için olanaklar elverdiğince dile dayanmayan performans testlerinin uygulanması doğru tanı koymayı daha gerçekçi duruma getirebilir.
Sağlık durumu Çocuğun bir yaşına kadar geçirmiş olduğu uzun ve ağır hastalıklar, onun konuşma gelişimini olumsuz yönde etkiler. Hastalığın iyileşmesi için harcanan zaman ve çaba, çocuğun konuşmasını geliştirmesini ikinci plana itecektir. Anne ve babanın tüm çabası, çocuğun hastalıktan bir an önce kurtulmasına yönelik olacağından, ses çıkarma ve konuşmayı taklit etme fırsatları istenmeyerek engellenecektir. Bazı hastalıklar çocuğun konuşma organlarını etkileyerek yapısal bozukluğa neden olabilir. Konuşma organlarındaki bir bozukluk konuşmanın kalitesini bozar ve konuşmanın akıcılığını engeller. Ayrıca ateşli olarak geçirilen hastalıkların konuşma gelişimini önemli derecede etkilediği yapılan araştırmalarda ortaya konulmuştur.
İşitme kaybı İşitme olmadan, konuşmanın istenen şekilde oluşması olanaksızdır. Çocuğun konuşmayı tam olarak kazanmadan işitme engelli olması durumunda, konuşma gelişimi bundan olumsuz yönde etkilenecektir. Çünkü konuşma öğrenilen bir davranıştır. İşitme kaybı ne kadar çok olursa konuşma o kadar çok etkilenir ve engellenir. Gecikmiş konuşma kuşkusuyla incelenen çocuğun işitme durumu saptanmalıdır. Gecikmiş konuşmanın işitme engeline bağlı olması durumunda, çocuk derhal Odiometrik incelemeden geçirilerek yardımcı işitme cihazlarından yararlandırılması sağlanarak işitme eğitimine alınmalıdır.
Konuşma organlarının koordinasyonu Konuşmanın bir tek organı yoktur, organları vardır. Birinde oluşan sorun konuşmanın niteliğini bozar ve akıcılığını engeller. Konuşma karmaşık bir beceri olduğu için, organlardaki bir uyumsuzluk tüm sistemi bozabilir. Bu bakımdan çocukluk döneminde çocuk felcine yakalanmış olanların istendik bir konuşma sergilemeleri olanaksız görülmektedir. Nörolojik muayene yapılarak tıbbi tedavi ile birlikte üfleme, yalama ve çiğneme-şişirme egzersizleri yapılarak konuşma mekanizmasının kasları ve sinirleri güçlendirilebilir.
Duygusal yapı ve aile çevresi Çocuğun ilk sosyal ortamı ailesidir. Bu ortamda çocuk konuşmaya güdülenmez, konuşmanın bir iletişim aracı olduğu hissettirilmez ve onda konuşma gereksinimi yaratılmazsa çocuk konuşmaya gerek görmeyecektir. Çocuk, aile ortamında yeterli ilgi ve sevgi gereksinmesini karşılayamamışsa duygusal açıdan sorun yaşayacaktır. Ayrıca çocuğun korku içinde büyütülmesi, mükemmeliyetçi yaklaşım, kardeş kıskançlığı ve dayak gibi yanlış uygulamalar çocuğun duygusal yapısını bozar. Sonuçta bu tür yaklaşımlar çocuğun ruhsal çatışmaya girmesine ve konuşma gelişiminin engellenmesine neden olur. Gecikmiş konuşma sorunu olan çocukların ana babaları, çocuklarına karşı katı, sert ve karşılanması olanaksız beklentiler içinde olabilirler. Bu nedenle inceleme yaparken aile içi ilişkiler, uygulanan eğitim, ödül ceza yöntemleri ve evde konuşulan dilin kalitesi ile ilgili durumlar dikkate alınarak nedenlerin ortaya çıkartılmasına çalışılmalı ve sağaltım planı bu sonuca göre hazırlanmalıdır.
2 – Gecikmiş Konuşmanın Sağaltımı
Gecikmiş konuşma engelli çocuğun sağaltımının birinci ilkesi, çocuğa akranları düzeyinde bir konuşma kazandırmaktır. İkinci ilkesi ise, engelin nedenlerini ortadan kaldırmak için önlemleri almaktır. Sağaltım çalışmalarının, gecikmiş konuşmaya neden olan etmenlere, engelin türüne ve derecesine göre şekil ve yön değiştireceği unutulmamalıdır. Engelin nedenlerini ortadan kaldırmak veya etkisini azaltacak önlemleri almak ilkesi tüm konuşma engel türleri için değişmez bir ilkedir. Sağaltımın şeklini etkileyecek önemli bir özellik, sorunun neden kaynaklandığını saptamak ve soruna yönelik planı hazırlamaktır.
Gecikmiş konuşma engeli olan çocuğa, öncelikle bireysel sağaltıma alınarak doğru artikülasyon kazandırma ve kelime dağarcığını arttırma çalışmaları yapılmalıdır. Bu arada çocuğun sosyal iletişim kurma cesaretini oluşturup, çevresindekilerle vücut devinimleri yerine sözel iletişim becerileri kullanmasına yönelik egzersizler yaptırılmalıdır. Konuşmanın insanlararası bir iletişim aracı olduğu duygusu kazandırılmalıdır.
Gecikmiş konuşma sağaltımında izlenecek basamaklar şu şekilde sıralanabilir;
1- Çocukta konuşma gereksinimi yaratma Çocuk konuşma gereksinimi duymadan konuşmaya yeltenmez. Konuşmaya onu yönlendirmek için, günlük yaşamda duygu, düşünce ve istemlerini ortaya koyarken kullandığı sessiz jest, mimik ve işaretleri ödüllendirmeden kaçınılmalıdır. Bu tür devinimleri karşılıksız bırakmalı, anlamıyormuş gibi davranmalıdır. Böylece çocuk, sözel olarak duygularını anlatmaya girişim yapma gereğini duyacaktır. Bu süreçte çıkardığı ses veya kelimeler anında ödüllendirilerek daha sonra tekrar yapması için motive edilmelidir.
2- Sesleri birbirine ulamayı öğretme Gecikmiş konuşma engeli tanısı konulmuş ve sağaltım sürecine alınmış çocuğun sesleri tek tek çıkarması sağlandıktan sonra, ona bu sesleri arka arkaya sırayla ulayarak tek heceli ve kısa sözcükler oluşturmasını öğretmek gerekir. Bu çalışmalarda oyun şeklinde desenlenirse çocuğun dikkat süresini arttırır ve ilgisini çeker sıkılmaz. Tekrar deneme sevinci ve isteği artar.
3- Temel sözcük dağarcığı yaratma Sözcük dağarcığının zenginleştirilmesinde önce sözcüklerde günlük yaşamla ilgili olanlardan başlanılmalı, kademe kademe basitten zora doğru bir sıra izlenmelidir bu sözcüklerin sesleri önce ayrı ayrı öğretilmeli, çocuk bu sesleri çıkarabilir duruma geldikten sonra birleştirerek sözcükler oluşturmasına geçilmelidir. Bu süreçte çocuğa yine değişik oyuncaklarla oyun oynatılarak, öğrendiği sözcükler pekiştirilmeye çalışılmalıdır. Onu uygun ortamlarda takdir ederek konuşmaya özendirmelidir. Öğrendiği yeni sözcüklerin yer aldığı hikaye ve fıkralar anlatılarak, çocuğun da bu sözcükleri tekrar etme zemini hazırlanmalıdır.
4- Konuşmayı bir iletişim aracı durumuna getirme Çocukların yeni öğrendikleri sözcükleri günlük yaşamda kullanmasının temelinde, anne baba uzman ve öğretmenin ortak çabası yatar. Bu nedenle birinin yaptığını diğeri bozmamalı, ilkelerde ve öğretim tekniğinde birliktelik sağlanmalıdır. Çalışmalarda, çocuğun konuşmaya özendirilmesi ve istekli duruma getirilmesinin ekip ruhunun oluşturulmasına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Çocuğun hızlı konuşması ve acele etmesi önlenmelidir. Ayrıca anne babaların çok sabırlı olmaları ve acele etmemeleri gerekir. Onlardan beklenen, konuşma sağaltımcısının önderliğindeki sağaltım planına uymaları ve olumlu örnek konuşmalar sergilemeleridir.
E- Diğer Konuşma Engelleri
Yabancı dil ve bölgesel konuşma ayrılıkları
Ev, okul ve yakın çevrede iki dil kullanılması sonucunda her dilin ayrı kendine has gramer yapısı olması sonucunda ortaya çıkan artikülasyon değişiklikleridir. Yurdumuzda çeşitli dilleri kullanan ailelerin olmasının yanında uzun süre yurt dışında kalıp yurda dönen çocuklarda sıklıkla rastlanır. Çevrelerinde konuşma engelli olarak görülebilir. Bu gibi durumlarda konuşma engeli gibi düzeltilmeyi gerektirir. Çünkü yanlış telaffuzlar aynı konuşma engellerinde olduğu gibi dikkat çeker. Çocuklar dikkatlice incelenmeli, konuşma durumu ortaya çıkarılmalı, onu etkileyen koşullar bilinmeli ve gereken konuşma sağaltım modeli buna göre ayarlanmalıdır.
Damak ve dudak yarıklığı
Nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte annenin hamileliği sırasında sağlık durumu, beslenme bozukluğu ile ceninin üzerinde rahim içi baskıların oluşmasının etkili olduğu bir yapısal bozukluktur. Son zamanlarda annenin rubella mikrobu, geçirilen ateşli hastalıklar, radyasyon ışınları, vitamin ve madensel mineral yetersizliğinin bu sorunun ortaya çıkmasına etken olduğu düşünülmektedir. Böylesi durumlarda çocuğun durumu dikkate alınarak KBB uzmanı ya da ortodontiste başvurularak önce tıbbi muayene, sonraki süreçte ise konuşma eğitimine başlanmalıdır.
Beyin özrü
Beyindeki herhangi bir zedelenmeden dolayı konuşma organlarının normal dışı devinimlerinden kaynaklanan bir tür konuşma engelidir. Beyin özrünün türü, derecesi ve konuşma organlarını etkileme durumuna göre konuşma engeli oluşmaktadır. Genellikle beyin özürlü çocuklarda gecikmiş konuşma ve eklemleme bozukluğu görülmektedir. Gecikmiş konuşma çoğunlukla 5 yaşından önce felç geçirmiş çocuklarda görülmektedir.
Afazi
Söz veya kelime yitimi olarak ta bilinen afazi; bireyde zeka geriliği, bellek bozukluğu, işitme engeli, konuşmanın oluşumunda görev alan organlarda organik bozukluk olmadan konuşma işlevinin yapılamamasıdır. Afazik çocukta ilk adım, çocukta öncelikle konuşma gereksinimi yaratmaktır. Çocuk gereksinimlerini konuşarak karşılamasına özendirilmeli ve bu konuda güdülenmelidir. Aksi takdirde gerekli çabayı göstermez. Uygun ortamın oluşması için küçük oyun gruplarının olunacağı ortam ana okuludur. Gruba normal çocukların da alınması konuşmanın gerekli bir iletişim aracı olduğunu kavratması bakımından yararlıdır.
Dizarti
Dizarti konuşma organlarını idare eden bozukluktan ileri gelir. Sinirseldir, bundan dolayı da nöroloji uzmanlarını ilgilendirir.
Disleksi
Altı yaşına gelen çocuklar artık bir eğitim alabilecek zihinsel gelişim düzeyine gelirler. Okula giderler ve ilk öğrendikleri şey okumaktır. Öğrenme bozukluğu adı verilen bu sorunu yaşayan çocuklarda ise henüz bu hazırlık yaşanmamıştır. Öğrenmeye yardım eden zihinsel organizasyon bakımından yeterli değildir. En sık rastlanan öğrenme bozukluğu türü disleksidir. Disleksi konuşmada bir engel olmadığı halde sesli veya sessiz okumada ve anlamada görülen bir bozukluktur. Zekası, görmesi, işitmesi yeterli olmasına karşın okuma öğreniminde başarısız olan çocuklarda görülen durumdur. Merkezi sinir sistemlerindeki bir bozukluktan kaynaklanmaktadır. En belirgin özelliği harflerin ve kelimelerin karıştırılması ve tersten algılanmasıdır. Disleksili bireyde sık karşılaşılan özellikler şunlardır;
a- Yazılı kelimeleri öğrenme ve hatırlamada zorluk b ve d, p ve q harflerini, 6 ve 9 gibi sayıları ters algılama, ne’yi en, 3’ü E, 32yi 23 olarak algılama gibi
b- Okurken kelime atlamak
c- Hecelerin seslerini karıştırmak ya da sessiz harflerin yerini değiştirmek, sıklıkla yazım hatası yapmak
d- Yazı yazmada zorluk
e- Gecikmiş ya da yetersiz konuşmak
f- Konuşurken, anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk
g- Yön ve zaman kavramları konusunda sorunlar
h- Elleri kullanmada hantallık ve beceriksizlik, okunamayan el yazısı…
Disleksili Çocukların Aileleri ve Öğretmenleri İçin Öneriler
- Aileler çocuklarını olduğu gibi kabul etmeli, onun kendisini değerli bir birey olarak hissetmesine engel olmamalıdır.
- Günlük yaşam programlarını çocuklarıyla birlikte önceden planlamalılar. Çocuk ne zaman ne yapacağını bilmelidir.
- Aileler disiplin kurallarında, isteklerinde ve günlük işlerinde tutarlı ve istikrarlı olmalıdır.
- Çocuk ev ya da okul çevresindeki diğer çocuklarla kıyaslanmamalıdır.
- İyi yaptığı her iş içten bir övgü ile takdir edilmelidir.
- Kolay anlayabileceği, kısa kelimelerden oluşan, ayrıntısız ve kesin yönergelerle konuşulmalıdır.
- Anlatılanları dinleyerek anlayabilirler. Ancak anlayıp anlamadıklarını kontrol edilmek istendiğinde yazılı cevap veremeyebilirler. Bu durumda daha çok dinleyerek öğrenmesine ve soruların çoğuna sözlü olarak cevap vermesine izin verilmelidir.
- Pek çok sembolü birbirine karıştırdıkları için tahtadan bakarak bir şeyler kopya etmek bu çocuklara çok güç gelir. Bu konuda ona diğer çocuklara kıyasla daha toleranslı davranılmalıdır.
- Sınav sorularını çabuk okuyamazla ve cevapları yazamazlar. Bu nedenle önemli sınavların sözlü olarak yapılması yararlı olur.
- Bilgiler modeller, resimler, nesneler kullanılarak aktarılırsa konular onlar için daha anlaşılır ve çekici hale gelebilir.
- En önemlisi çocuğa değerli bir insan olduğunu hissettirmektir.
- Gösterdiği her çaba ve başarı sevgiyle ödüllendirilmelidir.
İrfan Göksoy-Tamer Çevik: “Özel Eğitime Giriş” Adana-2004 adlı eserin Konuşma Engelliler ile ilgili bölümüdür.