Müzik, bir şeyleri hatırlamanın en iyi yolu olabilir. Örneğin, tıp öğrencileri çok fazla bilgiyi uzun zamandır kafiyeler ve şarkılarla ezberliyor ve biz çok yakın zamanda bu stratejinin ne kadar yararlı olabileceğinin taze kanıtına ulaştık. Tapas Mukherjee, Leicester’daki Glenfield Hastanesi’nde genç bir İngiliz doktor. Yaptığı bir araştırmaya göre hastanesindeki hemşire ve doktorların yüzde 55’i astım vakalarında kullanılan hastane kurallarını takip etmezken, yüzde 33’ü böyle bir yönerge olduğunun farkında bile değildi.
Mukherjee, bunun üzerine cep telefonunu kullanarak astım vakalarında yapılması gerekenleri bir şarkı şeklinde söyleyerek çektiği videoyu YouTube’a yükledi ve bu video hastane çalışanları arasında gündem oldu. Videonun yayınlanmasından 2 ay sonra yapılan başka bir ankette, hastanedeki tüm çalışanlar astım vakalarında uygulanacak adımları biliyorlardı. Mukherjee, raporun sonuçlarını uluslararası Avrupa Respiratuar Topluluğu’nun dergisinde yakın zamanda yayınladı.
Mukherjee’nin metotları modern olmasına rağmen, bu yöntemler uzun zamandır sesli hikâye anlatımında kullanılıyor. Türküler ve epik şiirler gibi her kültürde olan söylevsel formlar, dilin icat edilmesinden daha eski bir geçmişe sahip. Yazının icadından önceki dönemde hikayelerin kulağa uygun ve hatırlanabilir olması gerekirdi, çünkü aksi halde unutulması oldukça muhtemeldi. Sonuçta, psikologların dedikoduların nasıl çıktığını kanıtladığı araştırmalarda görüldüğü gibi, duyulan çoğu şey ya unutuluyor ya da beyin tarafından çarpıtılarak farklı şekillerde hatırlanıyor.
Bilişsel bilimci David Rubin, kitabı Memory of Oral Traditions’ta şöyle belirtiyor:
Sözlü geleneklerin korunması insan hafızasına bağlıdır. Eğer bir gelenek bugüne kadar gelebiliyorsa, mutlaka bir insanın hafızasına yerleşmiş ve hikâye anlatabilen ya da onu yeniden dile getirebilen başka bir insana aktarmış olmalıdır. Bu, üst üste birçok nesilde gerçekleşmelidir. Yani, sözel gelenekler, sözlü materyalin gündelik ve rastgele olarak aktarıldığı insan hafızasında değişimlerini en aza indirecek strateji ve organizasyon ile inşa edilir.
Bu stratejiler nelerdir? Nesiller boyu aktarılan hikayeler soyut konseptlerden çok somut eylemleri anlatır. Güçlü betimlemeler kullanırlar. Şarkı olarak söylenirler. Ve sesin birçok özelliğini içlerinde barındırırlar: Alliterasyon, asonans, tekrar ve sıklıkla kafiyeler. Rubin’in yaptığı araştırmalardan biri gösterdi ki eğer bir türküdeki iki kelime kafiye ile birbirlerine bağlandıysa, araştırmada yer alan günümüz kolej öğrencileri kafiyesiz olanlara göre o kelimeleri daha çok hatırlıyor. Böylesi sözel anlatıların karakteristiği mnemoniktir –Rubin’in dediği gibi, hafıza güçlü yanlarını kullanmayı ve zayıf yanlarından kaçınmayı öğreten hafızaya yardımcı şeylerdir.
Şarkılar ve kafiyeler, her türden bilginin hatırlanması için kullanılabilir. Hafıza ve Bilinç adlı dergide yayınlanan bir çalışma, yetişkinlerin yeni bir dili konuşarak değil şarkı yoluyla daha verimli öğrendiğini gösterdi. Bu örnekler geliştirilebilir. Örneğin, Book Tunes adlı uygulama, uzun kitapları rap şarkılarına dönüştürerek sesli dinleme imkânı sunuyor.
Çeviren: Barış İplikci /ilkevin.com.tr
Kaynak: KQED