Araştırmalar dünyada her 100-150 çocuktan birinin otizmden etkilenmiş olduğunu gösteriyor. Bu sonuçtan hareketle Türkiye’de otizmden etkilenen çocuk sayısının 650.000 dolaylarında olduğunu söyleyebiliriz. Ebeveynleri ve yakınları da göz önüne aldığımızda Türkiye’de tüm illere yayılmış durumda 2.000.000 insanın otizmden etkilendiği söylenebilir.
Otizmle ilgili muhtemelen daha önce duymadığınız gerçekler açığa çıkarılmaya ve yeni bulgular araştırılmaya devam ediliyor. Bu yazımızda bu bilgileri sizler için derledik.
Öncelikle belirtmeliyiz ki; bugün otizmle doğan bir çocuk dünyanın hiçbir döneminde olmadığı kadar avantajlı; mutlu ve üretken bir hayat sürdürebilmek için daha fazla fırsata sahip. Ayrıca araştırmalar konuyla ilgili bakış açımızı genişletmeyi sürdürüyor. Örneğin; otizmle doğan çocukların yüzde 46’sının ortalama veya daha yüksek IQ puanına sahip olduğunu biliyor muydunuz?
Otizmi kısaca sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişimde zorlanmalar ve tekrarlanan davranışlar olarak tanımlayabiliriz. Uzmanlar araştırmada daha derinlere indikçe; mevcut bilgimizin otizmi anlamada ne kadar yüzeysel olduğu da açığa çıkıyor. Şimdi, otizmle ilgili bu gerçeklere bir göz atalım.
Ne Kadar Erken Teşhis Edilirse, Seyri O kadar İyi Öngörülebilir
Bir bebeğin beyni plastisite yapıdadır. Yani; beyni ne kadar çok uyarırsanız, özellikle dil ve sosyal etkileşim ile, onu otizmin etkilerini minimize edecek şekilde yeniden düzenleyebilirsiniz. Araştırmalar bebeklerde otizm belirtilerinin daha iki aylıkken göz kontağının azalmasıyla başladığını gösteriyor. O dönemde, bunu tanılamak henüz mümkün olmadığı için ebeveynler özellikle aşırı bir hassasiyet ya da dil becerisinde gecikme gözlemlediklerinde içgüdülerine güvenmek durumundadır. Çoğu uzman 18 aylıktan önce teşhis koymada tereddütlüdür; ancak uyarı işaretlerini görüyorsanız – 6 aya kadar büyük gülümseme olmaması, 12 aya kadar agulama ya da işaret etme olmaması, 16 aya kadar hiç kelime çıkmaması- gerekli servislerle görüşüp, bir değerlendirme isteyin.
Otizmin Sebepleri Sizin Düşündükleriniz Değil
Teşhis edilen otizm vakalarının yüzde 50’si, çocukta bulunan 500 genden 1’inde gerçekleşen mutasyona kadar uzanabiliyor – ancak bu genetik mutasyon ebeveynde gözükmüyor. Bu genlerin 200 kadarı biliniyor ve erken beyin gelişiminde bir rolü olduğu düşünülüyor. Araştırmalar genetiğin şaşırtıcı rolünü gösterirken, kimi araştırmalar da aynı zamanda yaşam stili faktörlerinin etkisi üzerinde duruyor. Obeziteli, yüksek kan basıncı ya da diyabeti olan bir anneden doğan çocuklar otizm geliştirmede yüzde 60 daha fazla risk taşıyor. Uzmanlar bu bulgularla karakterize sürekli oluşan enfeksiyonlar ya da kontrol edilemeyen kan şekeri düzeylerinin fetüsün gelişmekte olan beynine zarar verebileceğini düşünüyor. Diğer yaşam stili faktörlerinin otizmle ilişkisi henüz net değil– örneğin anne ve babanın yaşı ya da hamilelikte alınan antidepresanlar. Uzmanların kesinlikle emin olduğu şey ise aşının hiçbir rolü olmadığı. 95.000 çocuk üzerinde yapılan son araştırma herhangi bir yaşta yapılan aşının otizm riskini arttırıcı hiçbir rolü olmadığını gösteriyor.
Otizm Diğer Sağlık Problemlerini de Beraberinde Getirebilir
Tek bir rahatsızlıkla mücadele etmek yeterince zorlayıcı, ancak otizmli çocukların çoğu ebeveyni çocuklarındaki birden çok sorunla baş etmek durumunda. Otizmli çocukların %65 kadarında bir diğer nadir konuşma bozukluğu olan apraksi de görülmekte. İkisi de erken teşhise iyi cevap verdiği ancak farklı tedaviler gerektirdiği için iki durumu da tanılamak önemlidir. Benzer olarak, otizmli çocukların neredeyse yüzde 30’unda DEHB (dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu) da görülmekte. Bunu tanılamak, iki vakayı da gösteren çocukların özellikle öğrenmede daha fazla zorlanacakları ve okul ve diğer sosyal ortamlarda daha fazla desteğe ihtiyaç duyacakları için önemlidir. Eğer çocuğunuzda DEHB ya da bir diğer sosyal bozulma varsa, otizm taraması yapıldığından emin olun. Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocuklarda aynı zamanda anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları ve kabızlık, ishal, huzursuz ya da iltihaplı bağırsak sendromu gibi sindirim sorunlarının olması daha çok olasıdır. Uzmanlar, otizmli bireylerin bağırsaklarında fiziksel farklılıklar olabileceğini, sindirim bozukluklarını tetikleyen bakterilerin daha çok bulunabileceğini düşünmekte olup, hangi probiyotiklerin semptomları düzelteceği üzerine çalışmaları yapmaktalar.
Teşhis Hatalı Olabilir
Başta otizmli olduğu söylenen çocukların yüzde 13’ünde ilerleyen dönemde tanı belirtileri kaybolmuştur. Tanı değerlendiricinin bilgisi ve yeteneklerine bağlı olduğu için bazı çocuklar yanlış etiketlenmeye maruz kalabilir. Bazıları ise tedaviden sonra test edilir. İki senaryonun da erkek çocuklarda görülme olasılığı kızlara göre daha fazladır; kız çocukları ise bunun tam tersi bir durumla karşı karşıyadır: otizm olmasına rağmen teşhisin bunu doğrulamaması. Bu belki de kız çocuklarının semptomları daha güç algılandığı içindir. Otizmli kız çocukları sıklıkla erkeklere göre daha az tekrarlanan ve kısıtlı davranış gösterir. Kız çocukları hiperaktif ve dürtüsel olmaya daha az eğilimlidir. Bu davranışları da rahatsız edici olarak görülmediğinden dikkati çekmeyebilir. Kimi uzmanlar da kız çocuklarının diğer çocukları gözlemleyip sosyal etkileşimlerini kopyalamalarının, böylece semptomlarını maskelemelerinin daha olası olduğuna inanmaktadırlar.
Ebeveynler Tedavinin Kritik Bir Parçası Olabilir
Öncesinde sadece uzman terapistlerin çocuklarla çalışabileceği düşünülürdü. Şimdiyse ebeveynler de uygulamalı alıştırmalar yapabilir- ki bu aynı zamanda daha gerçekçi ve aileler için güçlendirici etkiye sahiptir. Etkili tedavinin en önemli bileşenlerinden biri uygulamalı davranış analizidir, bu çocukların daha karmaşık olanlar kadar iyi davranış ödüllendirmeleri aracılığıyla dinleme ve taklit gibi basit becerileri edinmesinde de yardımcıdır. 18-30 aylık gibi erken yaşlarda başlandığında bu gibi yoğun terapiler otizm semptomlarının ileriki dönemlerde büyük ölçüde azalmasını sağlayabilir.
Unutulmamalıdır ki, çoğu çocukta otizm hayat boyu devam eden kronik bir durum olabilir. Ancak, yine de olabilecek en iyi hayata yönlendirilmeleri ve potansiyellerini gerçekleştirmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri sunabiliriz.
Boş Umutlar
Tedavi konusunda umut vaat edici pek çok araştırma mevcutken, gerçeğe aykırı yaklaşımlara da rastlayabiliyoruz. Uzmanlar endişeli ebeveynlerin yanlış iddialara karşı dikkatli olmaları için uyarıyor. İşte o iddialardan bazıları:
Glütensiz ya da kazeinsiz diyet iddiası: Bu bileşenlere olan alerjiler ya da hassasiyetler otizm semptomlarına yol açar. Gerçek: Ne yazık ki bu tarz diyetlerin çocuklarda otizmi azaltacağına dair tek bir araştırma sonucu bile yoktur ve diyetisyen rehberliği olmadan yapılan uygulamalar çocukları besin eksikliğine dayalı risklerle karşı karşıya getirebilir.
Şelasyon tedavisi ya da hiperbarik oksijen terapisi iddiası: İlki, otizme yol açtığına ya da kötüleştirdiğine inanılan vücuttaki ağır metalleri ve toksik kimyasalları vücuttan uzaklaştırır. İkincisi basınçlı bir odada oksijen alımını içerir. Gerçek: İki yıl önce FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) ikisinin de otizm tedavisinde etkili olmadığına ve tehlikeli olduklarına dair bir uyarı yayımladı.
Tamamlayıcılar iddiası: Yüksek dozda alınan magnezyum ve B6 vitamini otizm tedavisinde yardımcıdır. Gerçek: Çok sayıda önemli inceleme bu tedavilerin etkisiz olduğunu ortaya koydu.
Sosyal Beceriler Akran Etkileşimi ile Gelişebilir
İlişki Kurma: Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocukların Okuldaki Sosyal Becerilerinin Randomize Kontrollü Denenmesi isimli çalışma sınıf arkadaşlarına onlarla ilişki kurmanın en iyi yolları öğretildiğinde otizmli çocukların daha fazla gelişme kaydettiğini gösteriyor. Araştırmada, yetişkinlerle bir arada olan gruptan ziyade, otizmli arkadaşlarıyla nasıl iletişim kurmaları gerektiğini öğrenmiş sınıf arkadaşlarıyla bir arada olan çocuğun hem sınıfta hem de oyun alanındaki sosyal becerileri daha çok gelişiyor. Bu araştırma aynı zamanda sosyal beceri eğitiminde hoşgörü ve dayanışmanın önemini de gösterdiği gibi çocuklarının sınıftaki uyumuyla ilgili endişeleri olan velileri de rahatlatabilir.
Pınar Solakarı