Okulda dâhiler ve onların fikirleri hakkında bilgiler öğreniriz, peki onlar bu fikirleri nereden buldular? Bu bahsedilen dâhilerin zihinsel süreçleri, tutumları, çalışma alışkanlıkları ve inançları neydi ve nasıldı ki bizlerle aynı şeylere bakıp farklı şeyler görmelerini sağladı?
Aşağıda, öğrenciyken öğrenmiş olmayı dileyeceğiniz 7 yaratıcı düşünme prensibini bulabilirsiniz.
1. Sen yaratıcısın
Sanatçılar özel değildir. Her birimiz, dünyaya yaratıcı ve kendiliğinden düşünen şekillerde gelmiş birer sanatçıyız. Yaratıcı insanlar yaratıcı olduklarına inanırken, bu inanca sahip olmayanlar yaratıcı değildir. Kişilikleri hakkında inanışları elde edindikten sonra, yaratıcı insanlar, “kendini ifade etme” ile ilgili hale gelirler. Böylece tarih boyunca bu dehaların düşünme alışkanlıklarını ve tekniklerini öğrenirler.
2. Yaratıcı düşünme bir iştir
Kendini yeni ve farklı fikirler üretme sürecine sokmak için tutku ve kendini adamışlık göstermelisin. Bir sonraki adım sabır ve ısrar. Bütün yaratıcı insanlar yoğun bir şekilde çalışıp inanılmaz miktarlarda – ki çoğu kötü – fikirler üretti. Aslında bakarsak, kötü şiirlerin çoğu küçük şairler tarafından değil büyük şairler tarafından yazılmıştır.
3. Süreçleri gözden geçirmelisin
Yeni fikirler üretirken, karşılaştığı zorluklara cevap olarak sinir hücreleri arasındaki nörotransmitterleri yeniliyorsun. Yeni fikirler üretme devinimlerini gözden geçirmek, nöronlar arasındaki bağlantıları arttırır, sonuç olarak beyini harekete geçirir. Beynini aktive ederek geçirdiğin her saat yaratıcılığını arttırır. Her gün bir resim boyayarak belki bir Van Gogh değil ama hiçbir şey yapmayı denememiş bir sanatçıdan daha fazla sanatçı olursun.
4. Beynin bir bilgisayar değil
Beynin, hareket kalıplarını bilgisayar gibi işlemez, bu kalıpları evrimleştiren dinamik bir sistemdir. Beyin gerçek ya da kurgu tecrübelerden elde edilen yaratıcı düşünceden beslenir. Gerçek tecrübe ve detaylı, canlı bir şekilde tasarlanmış tecrübe arasındaki farkı ayırt edemez. Bu prensip Walt Disney’in hayal gücünü hayata geçirebilmesine yardım ederken, Albert Einstein’ın uzay ve zaman hakkında devrim yaratan düşünce deneylerinde yer almasına olanak verdi.
5. Doğru cevap yok
Aristoteles, kavramların “A” ya da “A değil” şeklinde olduklarına inanırdı. Ona göre gökyüzü maviydi ya da mavi değildi, hiçbir zaman iki durum aynı anda olamazdı. Bu tarz ikili düşünce bir limitlemedir. Nihayetinde, gökyüzü mavinin milyonlarca tonundan oluşur. Fizikçiler, gözlemcinin bakış açısına göre ışık demetinin dalga veya parçacık olabildiğini bulana kadar, ışık demetinin sadece dalga şeklinde var olduğunu zannediyorduk. Belirli tek şey belirsizliktir. Bu yüzden yeni fikirler üretmeyi denerken, onları oldukları gibi değerlendirmeyin. Yaratıcılığı fikir üretimindeki oto-sansürden daha hızlı hiçbir şey öldüremez. Tüm fikirler aynı zamanda olasılıklardır – hangilerinin daha mantıklı olduğuna karar verene kadar üretebildiğiniz kadar çok fikir üretin. Hayat siyah ya da beyaz değil, gridir.
6. Başarısızlık diye bir şey yok
Başarı elde etmeden bir şeyler denemek başarısızlık değildir. Bir sonuç verir. Önemli olan bu sonuçla ne öğrendiğin/ ne yaptığındır. Sarf ettiğin çaba doğru şekilde bir sonuç vermemişse aşağıdaki soruları kendine sor:
- Doğru olmayan bu sonuçtan ne öğrendim?
- Bu, açıklamak için yola çıkmadığım şeyleri açıklayabilir mi?
- Keşfetmek için yola çıkmadığım neyi keşfettim?
Hiç hata yapmayan insan yeni hiçbir şey denememiştir. Thomas Edison’un ampule başarılı bir biçimde filament üretebilmek için 10.000 başarısız deneme yaptığını belirten bir asistan, onun neden vazgeçmediğini sordu. Edison, asistanın ‘başarısızlık’ olarak nitelendirdiği şeyi kabul etmeyip, “On bin çalışmayan şey keşfettim.” şeklinde açıkladı.
7. Objeleri oldukları gibi değil, olduğun gibi görürsün
Bütün deneyimler, senin yorumların onlara bir anlam verene kadar tarafsızdır ve bir iç anlamı bulunmaz. Gördükleri her şey, rahiplere tanrının varlığını hatırlatırken, ateiste tanrının bulunmayışını gösterir. Dünya üzerinde kimsenin kişisel bilgisayara sahip olmadığı dönemde IBM’in araştırma uzmanları dünyada 6 insandan daha fazlasının bilgisayara ihtiyacı olmadığı şeklinde tahminler yapmıştı. IBM bilgisayarlar için sıfır piyasa potansiyeli görürken, Bill Gates ve Steve Jobs isimli iki üniversite terk, IBM ile aynı verileri görüp çok büyük bir fırsat fark etti. Deneyimlerini nasıl yorumlayacağını seçerek kendi gerçekliğini inşa edersin.
Çeviren: Ayşegül Kılıç (ilkevin.com.tr)
Kaynak: Edutopia